17 Mart 2008 Pazartesi

OSMANLİ DE DEVLET HAZİNESİ ve VERGİ SİSTEMİ

Osmanlı Devlet hazinesi, iç ve dış hazine olmak üzere ikiye ayrılırdı. İç hazine; pâdişâhın şahsına âit olup, hazîne-i hassa da denirdi. Dış hazîne; devlete âit olup, hazine-i devlet, hazine-i âmire, hazine-i hümayûn ve hazine-i mâliye de denirdi. Beyt-ül-mal, Osmanlı Devletinde devlet hazinesi ve mâliye dâiresi mânâsında kullanıldı. Osmanlı Devletinde, şer'î ve örfî olmak üzere iki türlü vergi vardı. Mâliye teşkilâtı da şer'î ve örfi gelir sistemine göre teşkil edilmişti


Şer'î Gelir Sistemi: Uşr (Aşar, Öşür), haraç, cizyedir. Uşr (aşar), halkın öşür dediği toprak mahsüllerinden alınan onda bir nispetindeki zekâttı. Uşur dört çeşit zekât malından, toprak mahsûlleri zekâtı ile hayvan zekâtına ve "Âşir" denilen zekât memurlarının ithâlâtçı tüccardan topladığı zekâta denir. Bunu devlet başkanı alır ve Kur'ân-ı kerîmde bildirilen yerlere dağıtırdı. Emvâl-i bâtına denilen diğer zekât mallarının zekâtını, Müslüman zengin bizzat kendisi hesaplar ve emredilen yerlere verirdi. Bu bakımdan uşur ver zekât ibâdet olup, diğer vergiler gibi bir vergi değildir. Haraç; zor ile alınıp da, gayri müslim vatandaşlara bırakılan veya sulh (antlaşma) ile alınıp, onların olan topraktan alınan beşte bir, dörtte bir, üçte bir, yarıya kadar olabilen toprak mahsûlünden alınan vergidir. Cizye; ehl-i kitap (Hıristiyan ve Yahûdî) gayri müslim erkeklerden alınırdı.

Örfî Vergiler; Avârız vergileri de denirdi. Tekâlifi divâniye ile ihtisap, ağnam, yâva, mâdenler, otlak, kışlak resimleridir. Tekâlifi divâniye, devletin ihtiyaç duyduğu zamanlarda aynen veya para olarak; avârız akçesi, nüzül bedeli, sürsat bedeli, kürekçi bedeli gibi çeşitleri vardı. Mülk olup vergiye, tâbi olan toprakların çoğu öşürlü, çok azı haraçlı idi. Memleket topraklarının çoğu mîrî idi. Önceleri kirâya verilen mîrî toprakların çoğu sonradan vatandaşa satılarak veya vakfedilerek öşürlü hâle gelmiştir. Vakıf topraklardan da uşur alınırdı. Beyt-ül-malın ve hiç kimsenin olmayan dağlar, ormanlar gibi yerleri işletip, mahsûl alan Müslüman öşrünü verirdi. Mîrî toprağın kirâları asker ve subayların olurdu. Bunlara dirlik denilirdi. Askerin toprağına timar, subayın toprağına Zeâmet, general toprağına Has denirdi. Bunların yıllık gelirleri, timar; üç bin ile yirmi bin akçe arası, zeâmet; yirmibin ile yüz bin akçe arası, has: yüz bin akçeden fazlaydı. Osmanlı parasına akçe denirdi. Osmanlılarda sikke, mangır, metelik, kuruş, pul, para, para birimi olarak kullanılmıştır. Belirli bir miktar para anlamında kese tâbiri kullanılmıştır. Osmanlı Devletinde gelir; Merkeze gönderilenler, eyâletlerde bırakılan, mahallî belde gelirleri olarak tasnif edilebilir. Fevkalâde gelirlerden ganîmet de varsa da devamlı değildir. Gelirler saray giderleri, idârî ve askerî giderlere harcanırdı. Devlet aldığı vergilerle; vatandaşın canını, malını, şerefini, hakkını, vicdan hürriyetini, ticâret hürriyetini müdâfaa edip, korumakla, millî savunma ve asâyişi sağlamaktaydı. Pekçok dînî sosyal, bayındırlık ve hayır eserleri çok iyi işleyen vakıf müessesesince yapılıp, bu hususlarda devlet bütçesine pek fazla katkıda bulunuyorlardı. Pâdişâhın ihtiyaçları Mısır'dan sağlanan gelirlerle karşılanırdı.

Hiç yorum yok: