17 Mart 2008 Pazartesi

OSMANLI’DA BATILILAŞMA ÜZERİNE

OSMANLI’DA BATILILAŞMA ÜZERİNE

Osmanlı İmparatorluğu, Dünya Tarihi içinde önemli bir yer tutar. Halil İnalcık’ın deyimi ile “Osmanlı tarihi yazılmadan Dünya tarihi yazılamaz” gerçeği göz önünde tutulmalıdır. Üç kıtada altı asırdan fazla hükümran olan bir imparatorluğu araştırıp yazmak büyük bir dikkat ve azim ister.

Bu büyük tarih içinde önemli bir yere sahip olan Tanzimat Dönemi’ni incelemek dahi hayli güçtür. Osmanlı’nın İngiltere, Fransa, Rusya ve daha bir çok ülkelerle olan mücadelesi, kendi iç bünyesinin arz ettiği gerçeklik, bir çok alanlarda yapılan yenilikler ve bunların nasıl gerçekleştikleri çok geniş bir araştırmanın konusu olabilecek büyüklüktedir.

Beylikten imparatorluğa uzanan süreçte bir cihan devleti haline gelen Osmanlılar, uzun ve başarılı yılların ardından 16.yy’ın sonlarına doğru bir takım bozuklukların başlamasıyla devlette ıslahatlar yapılması gereği gündeme gelmişti. Bunla amaçlanan ebed müddet bilinen devletin gücünü yeniden kazandırmaktı.

19.yy’a kadar ıslahat fikirleri ve yapılan ıslahatlar, bozukluğun kendi düşüncelerinden değil uygulamalarından kaynaklandığı fikrine dayalı olarak Kanun-i Kadime dönüş şeklindeydi.

19.yy’a gelindiğinde bozuklukların nedeni konjektürel değil, yapısal olduğu gerçeği kabul edilerek daha köklü ıslahatlar yapılmaya başlanmıştı. III. Selim ve II. Mahmud’un yaptıkları ıslahatlar ile yavaş yavaş Kanun-i Kadime olan bağlılığın azaldığı görülür. Buna bağlı olarak bu dönemde ülkenin bekası için batılılaşmak gerektiği benimsenmeye başlanmıştır.

1839 tarihine gelindiğinde daha önce yapılan ıslahatların yetersizliğine inanan bir kesim bürokrat sınıfının öncülüğünde Gülhane-i Hatt-ı Humayunu ilan edildi. Klasik Osmanlı geleneğinden en ciddi ayrılışı ve yeni bir medeniyet tercihi, bu ferman ve uygulamalarıyla yapılmıştır. Bu tarihten itibaren hızlı bir değişime ve dönüşüme şahit olunmaktadır.

1856’da yabancılarında isteğiyle devletin kurumlarından ziyade, toplumsal yapıya yönelik öngörülen ıslahat fermanı ilan olundu. Bu ferman ile vatandaşlık kavramı kabul edilmiş teba eşitliği benimsenmiştir. Devletin kurumlarının ardından millet sisteminde de klasik Osmanlı anlayışı terk edilerek batılılaşmak benimsendi.

Uzun süren ıslahat devri ardından başlayan batılılaşma devri, etkileri ve tercih olarak geçerliliği halen sürmektedir. Batılılaşma, milletin refahı ve devletin bekasına ulaşmakta bir yöntem olmaktan çok zamanla kısmen anlamsız bir amaca dönüşecektir.

Osmanlı İmparatorluğunun en zahmetli ve en uzun devri olan 19. yy ‘da tam anlamıyla bıçak sırtındaki günleridir Tanzimat Fermanı ile Islahat Fermanı dönemleri. Bu dönemleri anlamak ve anlamlandırmak sanırım Osmanlıyı anlamanın bir icabı olmaktan öte daha birçok şeyi kavramanın yolunu açacaktır.


Hiç yorum yok: